Uyuşturucu Kullananlar Tedavi Olabilir.Biraz Sabır,Destek ve İnançla Bu Çok Kolay

Bende Bir Zamanlar Uyuşturucu Bağımlısıydım.Esrar,Eroin,Ekstazi Hap,LSD ve Diğerleri...Anladım ki Hayatımı Ertelemekten Başka Bir Şey Değilmiş. İşte Benim Hikayem...

Uyuşturucu Madde Bağımlılığı

Son zamanlarda gerek televizyonlarda gerekse etrafımızda ve hatta sokaklarda krize giren gençleri, uyuşturucu madde kullananları,acile kaldıralan ve sonu acı ölümle biten haberleri çok duymaya başladık.Şüphesiz bunun sebebi uyuşturucu kullananların sayısının git gide artmasıdır.

Uyuşturucu madde bağımlılığı ülkemizde büyüyen bir sorun oldu artık.Refah seviyesi arttıkça uyuşturucu madde bağımlılığının artması şaşırtıcı.Fakat medeniyetler topluluğu olan avrupaya baktığımızda uyuşturucu kullanım oranının çok fazla olması refah ve medeniyetle ve hatta eğitimle bir alakası yok.Uyuşturucu madde bağımlılığı sokaktan başlayıp,liseler,üniversiteler gibi yerlerde yeni kurbanları sonu pekte iyi olmayan durumlara sürüklüyor.Ülkemizde uyuşturucu madde bulundurmak,kullanmak ve satmak büyük cezai işlemlere tabi tutulsada,uyuşturucu madde bağımlılarının pekte umursadığı söylenemez.Bağımlılık yazıldığı kadar basit bir şey değildir.Bu cezaları göze alan ve uyuşturucu kullanmaya devam edenler,uyuşturucu bulmak için akıllara gelmeyecek şeyler de yapabilirler.Hırsızlık,gasp,yaralama ve hatta cinayetler.Çok yabancı sayılmayız artık.Her gün tv haberlerinde mutlaka bir tane uyuşturucu madde bağımlısının bir olayı haber edilmektedir.

Birleşmiş Milletler Dünya Uyuşturucu raporuna göre,hayatında en az bir defa uyuşturucu kullananların sayısı 2013 te 246 milyonken bu rakam 2014 te 247 milyon olarak belirlendi.2014 yılında 29 milyon kişide bağımlılık sorunları tespid edilirken,bağımlılık sorunu olarak tehşis koyulan her 6 kişiden biri tedaviyi kabul edip sürdürmektedir.Dünyada afyon üretiminin en fazla yapıldığı Afganistan'da üretim oranındaki yüzde 48 lik düşüş dünyadaki genel üretimde yüzde 38 lik bir düşüş sağladı.Birleşmiş Milletlerin bir önceki yılda hazırladığı raporda ise Avrupanın esrar tüketiminde en büyük pazar olduğu belirlenmiştir.Avrupanın merkezlerinden biri olan Hollanda'nın Amsterdam şehrinde ise bir çok yerde esrar ve bazı uyuşturucular yasal olarak satlıp tüketilmeye hala devam ediyor.

Uyuşturucu madde bağımlıları tedavi olduğu sürece ve tedaviyi düzgün birşekilde devam ettirdiklerinde bağımlılıklarından tamamen kurtulmakta ve hayatları boyunca bir daha uyuşturucu ile alakaları olmamaktadır.Tabiki bu kolay bir süreç değildir.Aile ve yakınların destekleri tedavi süreçlerinde büyük rol oynamaktadır.

Genelde bir çok kişinin kolayca bulabileceği ve hatta evinde bir saksıda bile yetiştirebileceği esrarla başlayan uyuşturucu madde bağımlılığı,zamanla daha fazlasının arayışıyla doz artımı takibinde ise diğer uyuşturuculara geçişle kendini göstermektedir.Esrar uyuşturucu madde bağımlılığında bir basamak bir geçiş uyuşturucusudur.Esrarla başlayan uyuşturucu madde bağımlılığı sonu eroin,bonzai gibi diğer uyuşturuculara ve maddi gerekçelerden dolayı bali ve tinere kadar gitmektedir.

Peki neden bu kadar bağımlı olunuyor.Kısaca fiziksl yönünden bahsetmek gerekirse,vücuttaki dopamin denilen madde büyük rol alır.Dopamin, örneğin para kazandığımızda,işyerinde başarılı olduğumuzda,aşık olduğumuzda ve bizi mutlu eden olaylarda salgılanan bir hormondur.Uyuşturucu maddeler dopaminin fazla salgılanmasına sebep olurlar ve herhangi bir başarı yada duygusal gelişme olmadan o hazzı yaşatır.Fakat insan vücudu her şeye bağışıklık kazandığı gibi dopaminde bir süre sonra gösterdiği etkiyi göstermez.Çok daha fazla dopamin için aynı doğrultuda çok fazla uyuşturucu almak yada daha çok etki gösteren uyuşturuculara yönelmek uyuşturucu madde bağımlılığının kilit noktasıdır.

Uyuşturucu madde bağımlılığının artmasının bir sebebi ise artık çok kolay şekilde bulunmasıdır.Bonzai gibi uyuşturucuların çok ucuz ve kolay bulunabilir olması, bağımlılıkların artmasında önemli rol oynar.Şahsen geçmişte bir çok satıcı tanıdım ve bir çoğunun her dakika müşterisi gelirken hiç birinin de deyim yerindeyse başı beladan eksilmedi,hiç birininde zengin olduğunu görmedim.Hepsi kokuşmuş evlerde,pislik içinde yaşayan insanlar olmuştur.

Uyuşturucu madde bağımlılığı küçümsenecek bir şey değildir.Unutmayın bir çok kişi bir kereden ne olacak demeyle başlar ve bu genelde esrar olur.Dediğim gibi esrar bir geçiş maddesidir.Zamanla kendinizi diblerde bulursunuz.Kısa vadede etkilerini hissetmezssiniz.Sadece madalyonun görünen iyi tarafını yaşar ve görürsünüz.Bir gün madalyonu ters çevirdiğinizde ne kadar karanlık ne kadar pis bir bela olduğunu fark edersiniz.Ama hiç bir zaman geç değildir.Her ne kadar bağımlılıkla mücadele zor olsada ülkemizde başarılı tedavi yöntemleri ve başarılı olan bir çok tedavi kurumları vardır.Uyuşturucu madde bağımlılığı kimsenin kaderi olamaz,kimse de hak etmez.Çevrenizde gördüğünüz bağımlılara acıyan gözlerle değilde yardım elini uzatarak bakmanız,hem toplumumuz için hem de insanlığımız için en gerekli şeydir.Unutmayın bağımlıların çoğu sağlıklı düşünemez.Bir tanesini kurtarmak bir hayat kurtarmaktır.
Devamını Oku

Bir Hikayem Var-1

Yaklaşık 10 yıl önce tanışmıştım uyuşturucuyla.Üniversite zamanlarımdı.Açık söylemek gerekirse uyuşturucuyla tanışmanın en kolayı arkadaş ortamıdır.Ne yazık ki hayalini kurduğum üniversite de ilk edindiğim arkadaşlarımın hepsi birer müptezel çıktı.Yanlış anlamayın insan olarak hepsi değerli hepsi kaliteli insanlardı.Gel gör ki uyuşturucu onları da esir etmiş ve zamanla kişiliklerini de köle yapacatı.Tıpkı beni sürükledikleri gibi...


Hayatımda ilk defa onlar sayesinde esrarı tanımıştım.Bırakın uyuşturucu olmasını, adını bile ilk defa duyuyordum.Başlarda abi edasıyla hepsi beni korumaya çalışıyordu.Açıkçası hiçte özenmiyordum.''Sen temizsin,bizim gibi olma,içmiyosun hiç başlama'' gibi lafları çok duydum.Her ne kadar içmesemde aynı ortamda,aynı odada bulunduğum için ''dumanaltı'' olup kafayı buluyordum.Her sigara sarılışında dalga konusu olur,maskot yerine konurdum.Kahkahalar,müzik,muhabbetler o kadar değişik geliyordu ki içimden ''nasıl bir şey bu melet hepsi mutlu,keyifli'' diyordum.Uyuşturucu denildiğinde eli ayağı titreyen ben yavaş yavaş sempati duymaya başladım.İçimden bir kere teklif etselerde denesem diyordum.Hayatımda olan bazı olumsuz gelişmeler de beni mutluluk arayışına itiyordu.Zaten çok zaman geçmeden kendimi aralarında buldum.

İlk esrar içişimde bayılmıştım.İlk ve son bayılışım oldu.Tabi ki fiziksel olarak.Duygusal olarak bayılma konusuna gelince bende uyandırdığı etki,his hayatım boyunca tatmadığım,hissetmediğim duyguları yaşamama neden oldu.Gerçekten o duygulara bayılmıştım...

Aynı evde kaldığım 4 arkadaşımla sürekli esrar içmeye başlamıştık.Zaman geçtikçe eskisi kadar etki etmediği gibi daha da fazlasını aramaya başlamıştım.Arkadaşlarım arada ekstazi atıp,eğlenirken ben cesaret edemiyor sadece esrar içmekle yetiniyordum.Ama farkındaydım artık esrar da yetmiyor,onlar eğlendikçe,benden yüksek kafa yaşadıkça bende istiyordum.Zaten fazla uzun sürmedi ekstazi ile tanışmam.Neredeyse her gün esrar içiyor,haftada 2 kere düzenli olarak şeker(ekstazi) atıyorduk. 

Bir kaç yıl bu şekilde esrar ve şekerle geçti.Aynı dönemde başladığım sınıf arkadaşlarım 3. sınıfa geçmişken,biz hala 1.sınıfın ilk dönem dersleriyle cebelleşiyorduk.Sınav zamanı bile ot sarmadan okula gitmez,hatta okulun bahçesinde içer sınava öyle girerdik.Zeka açıyor ya hani.Mal gibi sınavda kağıda bakıp adımı yazdıktan sonra çıkardım.Marifetmiş gibi sınav kağıdını hocanın masasına bıraktıktan sonra arkamı dönüp,aptal bir gülümseme ile içimden ''mal mısınız ne sınavı lan'' dedikten sonra sınıfa,eve gidip bir tane daha sigara sarar ve sınav dahil hayatımdaki her şeyi ertelemeye devam ederdim.

Esrar bir basamak olmuştu bana.İlk adım.Bir bebek emekler ya,işte uyuşturucunun basamaklarında ilk adımı esrar ile atarsınız.Emekleme dönemidir.Öğrendinizmi emeklemeyi dizleriniz yara olana kadar emekler,kafanızın götürdüğü yere gidersiniz.Aynen böyledir işte...Bende emeklemeyi iyice çözmüş arada ayağa kalkıp adım atmaya çalışıyordum.Yuttuğum şekerlerle....

Şeker kafasını tarif etmek kolaydır.Yaşamak zor..Tripler,ortam,müzik,kahve,alkol,ot,sex,tiesto,tekno vs..vs...Kafayı yaşamak kadar yükseltmek,ortam ve bir kaç ufak detay daha...Neyse ayrıntıya girmeyeyim ürperdim :)

Emeklemeden sonra ben yürümeye değil koşmaya başlamıştım.Artık esrar kesmiyor,çok beğendiğim şeker her gün bana eşlik ediyordu.Gece kulüpleri alkol,şeker ve ot.Hayatımda önemli bir yer kaplıyordu.Bir türlü bırakamıyor git gide iyice içine düşüyordum.Ama o kadar keyif alıyordum ki bırakmak aklımın ucundan geçmiyordu.İstemiyordum.Daha doğrusu ben öyle sanıyordum..Bağımlı olmayı,istememekle karıştırıp sürekli doz arttırıyordum.

Dönem arkadaşlarım okulu bitirdi.Ben 2. sınıfa yeni geçtim.Geçtim geçtimde,alttan bütün dersler duruyor :).O dönem okula kafayı çok takmıştım.Bu sıkıntıdan kurtulmak için tek çözüm ayık kafa dolaşmamaktı.Her gün içtim.Bir yıl boyunca her gün.Yaklaşık 10 kilo vermiş ve ev arkadaşlarımla birlikte hepimiz neredeyse tanınmaz hale gelmiştik. Hayatım bir odada 4 arkadaşımdan ibaret, dışarda neler oluyor sadece torbacının eve mal getirdiğinde söylediklerinden öğreniyordum.Sosyal aktivite 0 hayattan bir beklentim kalmamış,okulu,aileyi,geleceği umursamaayan sadece kafa peşindde koşan biri haline gelmiştim.

Eroin ve bonzai ile tanışmam zor olmadı.Daha ucuz yollu oldukları ve daha kolay bulundukları için yavaş yavaş onlara doğru kayıyordum.Artık Sadece bir madde değil kafa yapan ne varsa içen biri haline gelmiştim.Her türlü uyuşturucuyu içtim.Denemedim içtim,kullandım.Hemde uzun süre..

Emeklemeyi öğrendikten sonra koşmaya sonra depar atmaya başlamıştım.Şimdi size hadi bi depar at desem ne kadar koşarsınız?İşte benimde deparım fazla sürmedi.Tıkandığımda gözlerimi hastanede açtım.Kolumda serum ailem başımda,utancımdan ölüyorum.Yıllardır kullandığım uyuşturucunun düşüşü,yoksunluğu,ailemin üzüntüsü,hastanedeki halim,okulum,iş-güç,o anda üstüme hepsi karabasan gibi çöktü.

Bunlarla cebelleşirken ben,yattığım yatakta aralık olan kapıdan babam ve doktorumu konuşurlarken duydum.Hiç unutmam babamının eli kalbinde,doktor konuşurken onu dinliyordu.Bir kaç ay sonra öğrendim o konuşmayı.Orada doktor babama hiv pozitif olduğumu söylemiş.Evet hayatımı,okulumu kaybettiğim gibi aralarına bir de sağlığım eklenmişti.Ne çabuk olmuştu bunlar?Ne ara ben bu duruma düştüm.İnanın Hiç bir fikrim yok.Daha dün gibi hatırlıyorum elimde belgeler üniversitemin önünde kayıt olmayı beklerken...

Arkadaşlar ben çok ama çok kısa özet geçtim.Arada polislere yakalanmamdan,kavgalarıma,aşklarımdan,arkadaşlıklarıma hepsini atladım.Fakat bloğumda hayatımdan hikayelerden tutunda,uyuşturucu ile ilgili ne bilgi bulursam paylaşacağım.Kendimle İlgili deneyimlerimle ilgili bir yazı dizisi yapacağım.Bu ilki olsun.

Şimdi allaha şükür iyiyim.Hiv pozitifim ama tedavi oluyorum.Uyuşturucu kullanmıyorum.Anladım ki sadece hayatımı ertelemek ve çevremdekileri üzmekten başka bir şey değilmiş uyuşturucu.Sizde deneyimlerinizi yorumlara yazabilirsiniz.

Ayrıca Hiv Pozitif Hakkında Her Şeyi Hiv Pozitif Blog da Bulabilirsiniz.Bu Bloğun Sahibi ve Yazarı da Benim.
Devamını Oku

Bonzai Zararları

Bonzai, Jamaican gibi sentetik esrar kullanımına bağlı acil tıbbi durumlar ortaya çıkabilmektedir. Özellikle kalp ve dolaşım sisteminde ortaya çıkan kalp atım hızında aşırı artma (çarpıntı), bazı vakalarda kısa süreli bilinç yitimi gibi merkezi sinir sistemine ilişkin tablolar ve aşırı endişelilik hali, ölüm korkusu gibi kaygı-anksiyete belirtileri nedeniyle acil servislere başvurular olmaktadır. Bu belirtiler ile bonzai kullanımı arasında bağlantı kuramayan hastalar, yasadışı olması nedeniyle hekime eksik bilgi vermekte ve yeterli müdahalelerin yapılması gecikebilmektedir.


Bonzai Zararları

  • Bağımlılık
  • Çekilme belirtileri
  • Kalp atım hızında artma, çarpıntı
  • Ağızda kuruma
  • Kusma
  • Huzursuzluk
  • Akıl karışıklığı
  • Varsanılar
  • Kan basıncında artma
  • Kalp krizi
Aşırı dozda şiddetli psikiyatrik tablolar ortaya çıkabilir. Aynı zamanda yaşamı tehdit eden durumlara yol açabilir.
Bonzai, Jamaican gibi sentetik maddelerle tolerans hızla gelişmektedir. Yani madde ile oluşan etkiyi elde edebilmek için kullanılan miktarın artması oldukça süratle karşımıza çıkmaktadır. Bu bağımlılığın da hızlı geliştiğinin bir göstergesi olmaktadır.
Devamını Oku

Bonzai Etkileri

Dünyada Spice, Bonzai Citrus, K2, Jamaican, Scope, Smoke gibi isimlerle bilinen, bazı kurutulmuş bitki yapraklarına emdirilmesiyle sıvı ve toz şeklinde ambalajlanıp sağlığa zararlı olmadığı algısı oluşturularak piyasaya sürülen; Bonzai, esrara benzer etkilere neden olan ve metabolizmayı tamamen tahrip eden uyuşturucu bir maddedir. 

Bu sentetik kannabinoidler, hastalıkların teşhis ve tedavisi amacıyla laboratuvarlarda geliştirilmiştir. Ancak, uyuşturucu olarak pazarlanan bonzai ürünleri içindeki, çok farklı miktar ve çeşitteki bu sentetik maddeler, doğal esrar ve eroine göre çok daha tehlikeli etkileriyle, beyin hücrelerinde kısa sürede hasara yol açar, şizofreniye benzer bir durum ortaya çıkarır ve ani kalp durmalarına neden olur.  
Bonzainin doğal ve bitkisel bir ürün olarak düşünülmesi, kimyasal içeriği ve toksik etkileri ile ilgili bilgi sahibi olunmayışı insanların Bonzai’yi denemelerinde etkili olmaktadır. Solunum yoluyla (burundan çekilerek) alındığında, akciğerler tarafından anında emilerek kana karışır. Beyin gibi diğer organlara da yayılır ve etkileri dakikalar içinde görülmeye başlar. Ağızdan alındığında ise, sindirim sistemi tarafından emilmekte ve karaciğerdeki metabolik aktiviteye bağlı olarak etkileri daha geç görülür. 
Bonzai alındıktan sonra vücuttaki etki süresi, içindeki etken maddelerin çeşidine ve dozajlarına göre değişir ve saatlerce de sürebilir. Özellikle Alkol ile birlikte kullanıldığında halüsinasyonlar, panik ataklar, kusmalar daha sık ve ağır olur.  Ne yazık ki,  ölüm tribi (vücudundaki uyuşmalardan dolayı felç olacak hissine kapılma, bayılacak gibi olma, kalp kriziyle öleceğini düşünmek gibi içinden çıkamadığı hallerle çok yoğun bir korku ve sıkıntının yaşandığı, bir bakıma panik atak geçirme halidir)  denilen bir tür panik atak geçiren birçok insan, yasadışı madde kullanımı nedeniyle Hastaneye gidememekte ve bu vakalar ölümle sonuçlanabilmektedir.
Laboratuvar testleri ile Bonzai kullanıldığı tespit edilebilir mi?
Yasadışı birçok uyuşturucu madde gibi Bonzai kullanılıp kullanılmadığı, idrar, kan, tükürük, saç ve ter testleri ile belirlenebilir. Ancak, hastane laboratuvarlarında çoğunlukla, daha kolay ve hızlı sonuçlar alındığı için, negatif ve pozitif test sonucu veren idrar testleri kullanılır. Daha sonra ise, bu test sonuçları yorumlanarak çok daha hassas ve spesifik doğrulama testi ile teyit edilir.
Bonzain kullanımının belirtileri nelerdir?
Bonzai kullananlarda, vücut sıcaklığı yükselir, Ağrı duyusu azalır, hareketleri yavaşlar ve yüz ifadesi donuklaşır.  Vücutlarını, kol ve bacaklarını farklı bir pozisyona sokarlar ve uzun süre öyle kalırlar. Bonzai, vücutta doğal olarak bulunan kannabinoidlere göre, beyinde bulunan CB1 ve bağışılık sistemi ile ilgili CB2 reseptörlerini çok daha güçlü uyardığından etkileri daha uzun sürer. Bu nedenle Bonzai kullanımında ölüm oranları daha sık görülmektedir. 
Bonzai kullanımının başlıca belirtileri şunlardır;
Baş dönmesi
Halüsinasyon, hafıza kaybı, duygu ve düşünce bozuklukları, oryantasyon bozukluğu
Görme ve işitme ile ilgili, algıda bozukluklar
Geçici felç durumu, bilinç kaybı
Ağrılı uyaranlara duyarsızlık, nöbetler ve koma
Çarpıntılar, ritim bozuklukları, kalp atışlarının artması, nabız yükselmesi, kan basıncında (tansiyonda) hızlı düşme, şok, kalp krizi 
Nefes darlığı, öksürük, kas kasılması, göğüs ağrıları 
Ağız kuruluğu, bulantı ve kusma, yutma güçlüğü, 
Karın ağrıları ve kanamalar gibi mide bağırsak etkileri
Hareket bozuklukları, kaslarda ağrı, sertlik ve kramplar 
Kan şekeri düşüklüğü 
Açlık hissi,  iştah bozuklukları, sıvı kaybı
Elektrolit bozuklukları, vücut ısısının yükselmesi, aşırı terleme gibi metabolik bozukluklar
Kimler tehlike altındadır?
Uyuşturucu madde kullanımına sebep olan birçok sorun ve faktörler, Bonzai kullanımında da geçerlidir. Ergenlik döneminde hassaslaşan gençler başta olmak üzere, özellikle ailevi, sosyal ve kişisel olarak sorun yaşayan 15-30 yaş arasındaki bireyler uyuşturucu tacirlerin ve aracılarının tercih ettiği Bonzai risk grubunu oluşturur.
Devamını Oku

Bonzai Nedir

Bonzai sentetik bir maddedir. Esrarın yol açtığı belirtilere benzeyen etkileri olan psikoaktif bir maddedir. Bu yüzden sentetik esrar olarak da bilinmektedir. Bonzai sentetik esrarın sokaklarda kullanılan ismidir diyebiliriz.




Tetrahidrokannabinol (THC), esrarın etken maddesidir. Hint keneviri bitkisinde doğal olarak bulunan bir maddedir. Kana karıştığı zaman keyif verici ve sinirleri gevşetici özelliği bulunmaktadır. Tetrahidrokannabinol, hint keneviri bitkisinin dişisinde erkeğine oranla çok daha fazla miktarda bulunmaktadır. Esrarın (marijuana) , dişi hint kenevirinden elde edilmesinin sebebi budur.

Bonzainin yaygın olarak kullanılan diğer isimleri sentetik thc, jamaican, jamaican gold, jamaican gold extreme, k2, spice, black magic, black mamba, spice silver, spice gold, spice diamond, spice arctic synergy, spice tropic synergy, spice egypt, yucatan fire, smoke, sence, chillxdir.  

İçeriği değişebildiği için etkileri de değişiklikler gösterebilmektedir. Başlıca etkileri; aşırı endişe, algıda değişiklikler, varsanılar, gevşeme, şüphecilik, kolay yönlendirilebilme, yükselmiş duygu durum, gerçeği değerlendirebilme becerisinde azalma, olayları algılayabilmede sorunlar, aşırı reaksiyon gösterme, bağımlılık, kusma, ağızda kuruluk, çekilme belirtileri, kalp atım hızında artma, çarpıntı, kan basıncında artma, kalp krizi, huzursuzluk ve akıl karışıklığıdır.

Esrarda olduğu gibi bonzainin de en yaygın kullanım şekli sigara olarak içilmesidir. Nadir de olsa buharının solunması şeklinde de kullanımı vardır. Bunun için hazırlanan düzeneğe bonzai kullanıcıları bong, kova ya da şaşal gibi isimler takmaktadır. 

Bonzaide bağımlılık hızla gelişmektedir. Tolerans yani kullanılan maddeden alınan etkiyi elde edebilmek için daha fazla miktarda madde gerekmesi de hızla gelişmektedir. Gelişen bu tolerans da zaten bağımlılığın iyi bir göstergesidir.

Bağımlılık tedavisinde ilk yapılacak olan vücudu maddeden arındırmak yani detoksifikasyondur. Detoksifikasyon evresinde amaç, madde kesildikten sonra meydana gelecek olan yoksunluk belirtilerini ortadan kaldırabilmektir. Detoksifikasyondan sonraki basamaklar; bilişsel davranışçı tedaviler, motivasyonel görüşme teknikleri ve nüks önleme tekniklerinin kullanılmasıdır. Ailelerin bağımlılık konusunda yeterli bilgiye sahip olup tedaviye katılımları da büyük önem taşımaktadır. Nüksleri önleme amacıyla tedavinin en az bir yıl devam etmesi çok önemlidir.
Devamını Oku

Uyuşturucu Tarihi

UYUŞTURUCU: 10 BİN YILLIK BİR SORUN

Uyuşturucular, binlerce yıldır insanlığın en büyük sorunlarından biri. Bu sorun gelişmiş ülkelerde olduğu kadar geri kalmış ülkelerde de artmaya devam ediyor.

Uyuşturucu Kullanımı 10 Bin Yıl Önceye Uzanır Taiwan’da 10 bin yıl önceden kalan seramiklerin bazılarında o dönemden kalma hintkeneviri (marijuana) izleri bulundu. Çin İmparatoru Shen Neng’in M.Ö. 2737’de hazırlattığı bir belgede romatizma, gut ve unutkanlığa karşı hintkeneviri önerilmişti.Hindistan’da M.Ö. 1500’lerden kalan “Atharvaveda” dokümanında, hintkeneviri tedavi amaçlı kutsal bitki olarak anılır. Sümerler, 5400 yıl önce keyif verici olarak kullandıkları haşhaşa “HUL.GİL” yani keyif bitkisi diyordu. Mısır’da haşhaş üretimi M.Ö.1300’lerde başladı ve Akdeniz yoluyla Avrupa’ya yayıldı. Kıbrıs, M.Ö. 1100’de haşhaşla tanıştı. Büyük İskender’in orduları M.Ö. 330’da haşhaş alışkanlığını İran ve Hindistan’a taşıdı. Haşhaşın, Çin’e ulaşması M.S. 400’lerde Arap tüccarlar kanalıyla gerçekleşti. Peru’da koka bitkisinin yapraklarını çiğneme alışkanlığı M.Ö. 6000’e uzanıyor. Peru’da 3000 yıllık mumyalarda koka bitkisi kalıntıları bulundu. İnkalar koka bitkisini, tanrısal saydığı için sadece asiller ve bürokratlar bu bitkiyi ekebilirdi.

1732-1930 yılları arasında satışı serbest olan, afyon içeren Dover’s Powder adlı ilaç İngilizler, Çin’e Afyon Satamayınca Savaş Açıp Hong Kong’u Ele Geçirdi Qing Hanedanı döneminde 1750’lerde Çinliler, çayı gümüş karşılığında satardı. İngiltere, Çin’den çay ithal etmek için Meksika’dan gümüş satın alıyordu ama ticaret açığını kapatamıyordu. İngilizler 1817’de, sömürgeleri olan Hindistan’da bolca ürettirdikleri afyonu Çin’e satarak çay satın almayı kolaylaştırdı. Çin halkı afyona alışınca bu alışkanlığa son vermek isteyen imparator, 1839’da İngilizler’in Çin’e afyon satmasını engelledi. İngiliz gemilerindeki 500 ton kaçak afyona el koyup imha ettiler. Birkaç gün sonra içkili İngiliz gemiciler taşkınlık yapıp bir Çinli’yi öldürdü. İngilizler gemicilerin Çin’de yargılanmasına karşı çıkınca gerginlik arttı. İngiltere, imha edilen afyonun parasını da Çin’den talep etti. Çin bunu reddedince İngilizler, Çin limanlarına saldırdı. Savaş 3 yıl sonra sona erdiğinde İngilizler, Hong Kong’u ele geçirmiş oldu. Bu olay tarihe  “Afyon Savaşı” olarak geçti. İkinci Afyon Savaşı ise 4 yıl sürdü. Çin’de gümrükçüler afyon kaçakçısı Çinli gemicileri 1856’da tutukladı. İngilizler, gemicilerin kendi gemilerinde çalıştığını öne sürüp bırakılmalarını istedi. Fransızlar da “Çinliler bir misyoneri öldürdü” diyerek İngilizler’e destek verdi ve savaş başladı. Savaş 1860’ta sona erince Çin, Avrupalıların isteklerini kabul etti.

Diş ağrısı için satılan kokainli ilaç reklamı (1885)

Zararsız Sanılan Uyuşturucular Geçmişte Serbestçe Satılırdı Geçmişte çoğu uyuşturucu serbestçe satılırdı ama bağımlılık yaptıkları anlaşıldıkça satışları yasaklandı. Uyuşturucu işi, yılda 500 miyar dolarlık satış ile dünyanın 3. büyük ticareti olduğu için mücadele etmek kolay değil. Bu nedenle uyuşturucuyla savaşta, tüm ülkeler işbirliği yapıyor. Yaygın bir uyuşturucu olan afyon, haşhaş kapsülü çizilince çıkan kıvamlı sıvıdır. Afyon, Çin’den 50 yıl sonra İngiltere’de ve 1914’te de ABD’de yasaklandı. Hint keneviri bitkisinin yaprak ve çiçekleriyle birlikte kurutulmuş haline ABD’de marijuana denilir. Hint keneviri 1950’lerden itibaren yasaklandı. Son yıllarda bazı Avrupa ülkelerinde ve ABD’de bazı eyaletlerde yasak listesinden çıkıyor. Esrar, hintkenevirinin sadece çiçek ve tohum yataklarının kurutulup elenerek toz hale getirilmiş halidir. Bu tozun ısıtılıp sıkıştırılarak plaka haline getirilmiş haline yurt dışında haşiş denilir. Metamfetamin, 1893’te sentezlenen ve halüsinasyon yapan bir maddedir. Alkolizm ve depresyona karşı ilaç olarak kullanılırdı. Bağımlılık yaptığı için 1970’te yasaklandı. Kokainin kimyasal adı “benzoylemetil ekgonin”dir. İlk kez 1859’da koka bitkisinin yapraklarından izole edildi. Kullanımı serbestti ve ilk yıllarda Coca Cola adlı içeceğin içinde de kokain vardı. Bağımlılık yaptığı anlaşılınca kokain 1914’te ABD’de yasaklandı. LSD’nin kimyasal adı “D-Liserjik asit dietilamit”tir ve çok güçlü bir halüsinojendir. LSD’yi 1943’te A. Hoffman sentezledi. LSD, Santos firmasıı tarafından 1947’de ilaç olarak satışa sunuldu. Bağımlılık yaptığı anlaşılınca 1970’te yasaklandı. Ekstazi adlı hapın kimyasal adı “3,4-metilenedioksi-Nmetilamfetamin” dir ve 1912’de sentezlenmiştir. Psikoterapi için kullanıldı ama tehlikesi anlaşılınca 1985’te yasaklandı. Eroinin kimyasal adı “diasetil morfin”dir. Almanya’da Bayer tesislerinde F. Hoffman tarafından afyonun, asetik anhidrit ile reaksiyona sokulmasıyla sentezlendi. ABD’de 1898’den 1910’a kadar serbestçe satıldı ama bağımlılık yaptığı için yasaklandı.

1898’den 1910’a kadar satışı serbest olan Bayer marka eroin Uyuşturucular Milyonlarca İnsanı Etkiledi ve Ölümlere Neden Oldu Çin imparatoru, 1839’da halkını korumak için afyon satışını yasaklayarak dünyayı uyardı. Ancak İngiliz ve Fransızlar afyon satışının yasaklanmasını engelledi. Her yıl binlerce insan uyuşturucular nedeniyle yaşamını kaybediyor. Ölenler film yıldızı veya müzisyen gibi tanımış kimseler olunca basına yansıyor.

Diğer ölümler basına yansımadığı için sayısı pek bilinmiyor. Pakistan’da 6,4 milyon kişinin uyuşturucu bağımlısı olduğu hesaplandı. Rusya’da her yıl 70 bin kişinin aşırı dozdan öldüğü açıklandı. Rus resmi kaynağına göre 550 bin, uzman hesabına göre Rusya’da 4 milyon uyuşturucu bağımlısı var. ABD’de yılda 19 bin kişi uyuşturucu nedeniyle ölüyor. ABD’de her yıl eroin 2000, kokain ise 2500 kişinin ölümüne neden oluyor. Michael Jackson, ağrı kesicileri karıştırarak enjekte ettiği için 2009’da öldü ve doktoru hapis cezası aldı. Elvis Presley, aşırı miktarda ağrı kesici ve barbiturat kullanırdı, bu ilaçlar nedeniyle 1977’de kalp krizi geçirip öldü. Gitarcı Jimi Hendrix, 1970’te alkol ve uyuşturucu karışımı aldığı için öldü. ABD’de aktör John A. Belushi, 1983’te aşırı dozdan öldü.

Çin imparatoru, afyon satışını yasaklayarak tüm dünyayı uyarmıştı. Çinlilerin 174 yıl önceki çağrısı dikkate alınsaydı on binlerce kişi sağ kalabilirdi.
Devamını Oku

RİTALİN (Metilfenidat) Nedir

Ritalin, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu sendromu olan çocukların tedavisinde kullanılan bir ilaçtır. Bazen narkolepsi tedavisinde de kullanılabilir. Merkezi sinir sistemini uyarır; etkisi metaamfetaminlere göre daha az, kafeine göre daha fazladır. Ritalin, tabletler halinde ve sadece kırmızı reçete ile satılmaktadır.







 
Etkiler

Ritalin hiperaktif çocukları yatıştırıcı, dikkat eksikliği olanları da odaklayıcı bir etkiye sahiptir. Tavsiye edildiği dozda alındığında faydalı olabilmektedir. Yapılan araştırmalarda da tedavinin parçası olarak ve tavsiye edilen dozda kullanılan Ritalinin bağımlılık yapmadığı gösterilmiştir. Fakat uyarıcı etkileri nedeniyle, insanların bu ilacı istismar ettikleri bilinmektedir. Ritalinin etkisini arttırmak için eroinle ya da hem eroin hem de kokainle karıştırıp kullananlar olduğu saptanmıştır. Orta okul ve lise öğrencileri tabletleri kırıp burundan çekerek ya da tabletleri yutarak “kafa bulmaya” çalışmaktadırlar.

Farmakoloji

Ritalin bir merkezi sinir sistemi uyarıcısı olup belirgin etkisi motor aktivite yerine mental aktivite üzerinedir. İnsandaki etki mekanizması tamamen anlaşılmamıştır, fakat beyin kökü aktivasyon sistemini ve korteksi aktive ederek uyarıcı etkisini gösterdiği düşünülmektedir. Ritalin’in çocuklardaki mental ve davranışsal etkilerinin mekanizması açıklıkla belirlenmemiştir ve bu etkilerin merkezi sinir sisteminin durumu ile ilişkilerini gösteren kesin bir kanıt bulunmamaktadır.

Oral yoldan alındıktan sonra etkin madde (metilfenidat hidroklorür) hızla ve hemen hemen tamamen emilir. Yoğun ilk geçiş metabolizması nedeniyle sistemik biyoyayarlanımı dozun ancak %30’u (%11-51) kadardır. Besinlerle alınması emilimini hızlandırır fakat emilen miktarı etkilemez.

Oral alınmasından sonra 48-96 saat içinde dozun %78-97’si idrar, % 1-3’ü dışkı ile, metabolitleri şeklinde atılır. Değişikliğe uğramamış metilfenidat ancak küçük miktarlarda (< % 1) idrarda görülür. İlaç ile tedavi DHEB sendromunu gösteren çocukların hepsinde endike değildir. Uyarıcılar, çevresel faktörler (özellikle çocuk suistimali) nedeniyle sekonder olarak gelişen belirtiler olan çocuklarda ve/veya psikoz dahil, primer psikiyatrik bozukluklar olan çocuklarda kullanılmaz. Uygun eğitsel yaklaşım esastır ve psikososyal girişim genellikle gereklidir.

Zehirlenme ve tedavisi

Akut doz aşımının belirti ve semptomları başlıca merkezi ve sempatik sinir sistemlerinin aşırı uyarılmasına bağlıdır ve aşağıdaki belirtiler görülebilir: kusma, ajitasyon, tremor, hiperrefleksi, kas seğirmesi, konvülsiyonlar (muhtemelen komanın izlediği), öfori, konfüzyon, halüsinasyonlar, deliryum, terleme, ateş basması, baş ağrısı, hiperpireksi, taşikardi, palpitasyon.

Tedavi destekleyici önlemlerden oluşur. Hasta kendine verebileceği zarara ve halen mevcut aşırı uyarılmayı daha da ağırlaştıracak dış uyarıcılara karşı korunmalıdır. Eğer belirti ve semptomlar çok şiddetli değilse ve hasta bilinçli ise kusturma ile mide boşaltılabilir veya yıkanabilir. Zehirlenme şiddetli ise, midenin yıkanmasından önce çok dikkatle titre edilmiş dozda kısa etkili bir barbitürat verilmelidir. Yeterli dolaşım ve solunumun sürdürülmesi için çok özen gösterilmelidir; hiperpireksi için dışarıdan soğutma işlemleri gerekebilir. Ritalin ile doz aşımında periton diyalizinin veya ekstrakorporal hemodiyalizin etkinliği tespit edilmemiştir.
Devamını Oku

FENSİKLİDİN (PCP) Nedir

Fensiklidin ilk kez 1950’lerde sentez edilmiş, 1963 yılında intravenöz yolla kullanılmış cerrahi anestezik olarak tıbbi kullanım alanına girmiştir. Fakat hastaların anesteziden uyanırken orientasyon bozukluğu, ajitasyon ve delirium göstermesi sebebiyle tıbbi kullanımdan kaldırılmıştır. İlk defa 1967 yılında yasadışı madde olarak kullanılmaya başlanmış, 1970’li yıllarda kullanımı yaygınlaşmıştır. Çok basit ve ucuz imal edilip, çok pahalıya pazarlanmaktadır.

 
Beyaz kristal toz şeklinde olup, tabletler, kapsüller ve renkli tozlar şeklinde görülür. Değişik şekillerde kullanılır. Ağız yoluyla, damardan, enfiye şeklinde ya da sigara ile içe çekilerek kullanılabilir. En sık kullanım şekli sigara ile içilmesidir.

Etkiler
 

Fensiklidin igara ile 2-3 mg içildiğinde 5 dakika içinde etkisi başlar ve 30 dakikada etkisi en üst düzeye ulaşır. 5 mg’dan az “düşük”, 10 mg’dan fazla “yüksek” doz olarak nitelendirilir. Etkisi 2-6 saat arasında sürebilir. Kesin etki mekanizması bilinmemekle birlikte, asetil kolin blokajı, seretonin inhibisyonu ve dopamin serbestleşmesi yaptığı düşünülmektedir. Kişinin ruh hali, alınan doz miktarı etkinin değişmesine yol açar. Sessizlik ve yoğun fantezi içine girilir. Vücudun ağırlığı kaybolur, hissizlik meydana gelir. İşitme ve görme halüsinasyonları görülebilir. PCP’nin etkisini genellemek oldukça güçtür; çünkü kişiden kişiye farklı etkilere yol açar. Kimi insanı daha sosyal, konuşkan, pozitif yaparken bir başkasını daha saldırgan, bir diğerini pasif yapabilir.

İstenmeyen etkiler

 

PCP ile ciddi yan etkiler  ortaya çıkar. Maddeden kaynaklanan toksikasyon psikozlara, akut zihinsel sendromlara veya komaya yol açabilir. Sıkıntı, korku, zihin bulanıklığı, ajitasyona sebep olur. Hipertansiyon, ataksi, yüz ve boyun bölgesinde adale rijiditesi, hipertermi, hipersalivasyona neden olmaktadır.
Devamını Oku

GHB (Gamma Hidroksi Bütirat) Nedir

Önceleri vücut çalışması yapanlarda kas büyümesini uyarmak için kullanılırken, son yıllarda eğlence partilerinde kullanılmaya başlanmıştır. Elektrik panellerini temizlemeye yarayan bir kimyevi maddeden sentez edilerek elde edilmiştir. Amerika’da sokak dilinde grievous bodily harm (acı veren bedensel zarar), g, liquid ecstasy (sıvı ecstasy), georgia home boy olarak geçmektedir.

Sıvı, toz, tablet ve kapsül halindedir. Genellikle küçük şişecikler içinde satılır. Çoğunlukla ecstasy ve alkol ile birlikte kullanıldığı bilinmektedir. Kokusu ve tadı yoktur, etkisi 1-3 saat sürer. Kokusu ve tadı olmadığından, içki veya içilen herhangi bir şey içine kolayca karıştırılmaktadır. Özellikle klüp kültürü olan gençlerin kullandığı bir uyuşturucu türüdür.
 

GHB merkezi sinir sistemini baskılayan, kokusuz, berrak bir maddedir. Sıvı ecstasy (Georgia home boy, G) olarak da bilinen bu madde kişide aşırı bir eğlenme ve rahatlama hissi uyandırmaktadır ve kötüye kullanıma açık bir maddedir. GHB Amerika’da narkolepsi (bir çeşit uyku rahatsızlığı) tedavisinde kontrollü bir şekilde kullanılmaktadır. Bunun yanında kulüplerde, partilerde özellikle “tecavüz hapı” olarak da bilinmektedir.

Etkileri

GHB’nin sarhoşluk hissi verdiği bilinmektedir. GHB öfori, relaksasyon, ve cinselliği artırmak amacıyla kullanılmaktadır. Tecavüz edenlerin kişiyi etkisiz hale getirmek için GHB verdikleri de bilinmektedir. Vücut çalışanları ise GHB’yi anabolik etkileri için aldıklarını söylemişlerdir. GHB alındıktan 10-20 dakika sonra etkisini göstermeye başlar. Bu etkiler alınan doza göre 4 saate kadar sürer. Az alınan miktarlarda rahatlama hissi, daha yüksek dozlarda ise yatıştırıcı etki uykuya hatta komaya yol açar.

İstenmeyen etkiler

GHB’nin yan etkileri oldukça fazladır. Koma, nefes alma zorluğu, beyinde kalıcı hasarlar, ölüm bu etkiler arasındadır. Kullananlarda bellek sorunu, bilinç kaybı sık görülmektedir.

Yoksunluk belirtileri
 

Yoksunluk belirtileri arasında anksiyete, ajitasyon, tremor ve delirium bildirilmiştir. Psikozda gözlenebilmektedir.

Zehirlenme belirtileri
 

Zehirlenme belirtileri alkol ve sedatif-hipnotik ilaç zehirlenmesine benzer. Ajitasyon, nistagmus, ataksi, sadasyon, amnezi, hipotoni kusma, kas  spazmları ortaya çıkabilir. Nöbet, apne bradikardi, bilinç kaybı ve ani kendine gelmeler, şiddet davranışları gözlenebilir. GHB’nin aşırı dozda kullanımı hızlı bilinç kaybı, kalp ritminde yavaşlama, nefes almada güçlük, kriz, vücut ısısında aşırı düşüş, kusma ve komaya sebep olmaktadır. Bu tablo kişinin komadayken kusması ya da nefes alamaması halinde ölümle sonlanmaktadır. Kişinin ayarladığı dozlarla bu maddenin saflığı ve etkisi kontrol edilemediğinden sıkça aşırı doza sebep olabildiği bilinmektedir.
Devamını Oku

Ketamine Nedir

Ketamin, PCP’ nin yerine kullanılması için 1963’de dissosiyatif anestetik olarak geliştirilmiştir.   Günümüzde   hayvan   ve   insan   ameliyatlarında  anestetik   olarak kullanılmaktadır. Beyindeki Glutamate -ağrı algısı-, çevreye tepki verme ve hafıza merkezlerini etkilediği düşünülmektedir. Sokak isimleri arasında köpek eroini, K, özel K, vitamin K, “Ketalar SV” ve “Cat Valiums” olarak da sayılabilir.

Sıvı, beyaz, toz, ya da hap şeklinde bulunabilir. Ketamine Hydrochloride denen maddenin ocak üstünde ısıtılarak sıvıdan toza dönüştürülmesi ile elde edilmektedir. Kokusuz, renksiz ve tatsızdır. Enjeksiyon, burundan çekme ve tütün ile içilerek de kullanılabilir. Ketamine sıklıkla ecstasy ile karıştırılarak satılır ve beklenmedik etkileri ortaya çıkar. Bazı insanlar inanılmaz bir hızla etkisinin başladığını söylerler.

Etkileri
 

Eğer burundan çekilmişse 5-15 dakika içinde, eğer ağızdan alınmışsa 5-30 dk. içinde etkileri ortaya çıkar. Ketaminin temel etkileri eğer enjeksiyonla alınmışsa 30-45 dk. içinde, ağız yoluyla alınmışsa etkisi 1-2 saat içinde sonlanır. En düşük dozlardaki etkileri, hafif sarhoşluk, hayalci düşünme, sendeleyerek yürüme, robot gibi hareketler, gecikmiş yada azalmış duyumlar, sakarlık, baş dönmesi, bazen erotik duygular, sosyal yetilerin artması ve algı değişiklikleri şeklinde görülür. Daha yüksek dozlarda güçlükle hareket etme, bulantı, disosiyasyon, zorlayıcı görsel imajlar ve bayılma görülebilir. Çok güçlü halüsinasyonlara yol açar. Zaman, ses, renk ve benlik algılarını bozar. Kullanıcıda kopukluk hissini ve kontrol dışı olma duygusu yaratır. Birçok insan beden dışı deneyimler ve düzensiz seyahatler tarif ederler. Çevresinden ve kendisinden uzaklaşma; ayrılma hissi yaratır. Müzik tuhaf ve yüksek sesli gelir. Kalp atışı ve kan basıncı artar.
 

Fiziksel koordinasyon ortadan kalkar, fiziksel yetersizlik hissedilir, bu nedenle alındıktan sonra ağır makineleri çalıştırmak, araba sürmek, yüzmek tehlikelidir. Kollar ve bacaklarda “hissizlik” yaşanır, ağrı dindirici özelliği vardır. Gözler ışığa duyarlı hale gelir. Hafıza kayıplarının da görüldüğü rapor edilmiştir. Bazı insanlar geçici felç/paralize olma durumunu yaşadıklarını, kelimeleri ağızda gevelediklerini, hasta olduklarını ya da olacaklarını hissettiklerini belirtmişlerdir. Kimyasal yapısı, hareket mekanizmaları ve etkileri PCP’ninki ile benzerdir. Ancak ketamin, etki süresinin PCP’den çok daha kısa olması nedeniyle daha az etkilidir. Düzenli olarak kullananlarda paranoya ve egosantrizm gibi iki temel psikolojik problem görülmektedir.

Yoksunluk Belirtileri
 

Belirli bir yoksunluk belirtisinden bahsedilmemiştir, ancak ağrıyı dindirme etkisi olduğu için kesildiğinde ağrı duyumlarının artması görülebilir.

Entoksikasyon ve sonuçları
 

Yüksek dozlarda ise deliryum, amnezi, depresyon, bozulmuş motor fonksiyon, yüksek kan basıncı, solunumda yavaşlama ve durma görülebilir. Bazı ketamin deneyimleri neredeyse tamamen duyusal  kopukluğun korkutucu noktasına kadar varır ve bu duygu, ölüme yakın bir deneyim olarak nitelendirilir. LSD’ deki “bad trip” denilen bu olay ketamin sonucu yaşanmışsa buna “K-delik” denmektedir.   
Devamını Oku

Maraş Otu Nedir

Yurdumuzun Güneydoğu Bölgesinde özellikle Kahramanmaraş ve Gaziantep çevresinde kullanılan maraş otu, “Deli Tütün” (Nicotiana rustica L) denen bir tütün çeşidinin yapraklarının toz haline getirilerek meşe, ceviz veya asma çubuğundan elde edilen kül ile yarı yarıya karıştırılmasından elde edilmektedir.

 
Yeşilimsi bir rengi ve un gibi yapısı vardır. Çoğunlukla sigarayı bırakmak için başvurulan, ancak buna bağımlı kalınan bir dumansız tütün tüketimidir. Hasankeyf tütünü, ağız otu ya da deli tütün de denmektedir.

Kullanım Şekli

Bu karışım ortalama bir tatlı kaşığı kadar avuca alınıp alt dudak ile çene arasına konmaktadır. Ağızda 5-10 dakika tutulduktan sonra tütün-tükrük karışımı ağızdan dışarı atılır. Bu işlem gün boyunca tekrarlanmakta hatta bazı kişiler dudakları arasına yerleştirdikleri bu toz ile uyumaktadırlar. Hazırlanırken maraş otuna belli yarı yarıya katılan kül alkaloidlerin baz haline getirilerek ağız mukozasından emilmesini sağlamaktadır.

Zararları


Hemen hemen sigara tütünü ile aynı alkaloidleri taşıyan ve genellikle sigaraya alternatif olarak kullanılan maraş otunun insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri olduğu saptanmıştır. Gerek biyokimyasal immünolojik ve gerekse hematolojik parametreler üzerine zararlı etkiye sahip olduğu çeşitli çalışmalarla gösterilmiştir. Dudak ile dişler arasındaki bölgeye konularak ağızda uyuşmalara neden olan maraş otunun sinir, sindirim ve solunum sistemlerinde zararlara yol açmaktadır.

Maraş otu, ağız florası denilen ağız sağlığını bozmaktadır. Bu nedenle ot kullanan kişilerin ağız problemleri oluşur. Maraş otu, dişi tutan kemik ve diş etinde kızarıklıklara ve iltihaplanmalara yol açar. Bunun neticesinde de; kemik ve diş eti zayıflar. Ayrıca maraş otu kullanımı sigarayla eşdeğer oranda kalp ve damar rahatsızlıklarına neden olabilmektedir. Ağız kanseri riskinin maraş otu kullanımına bağlı olarak artabileceği saptanmıştır.
Devamını Oku

Meskalin(Kaktüs) Nedir

Peyote kaktüsü türü üzerine ilk sistemli araştırmayı, 1886 yılında Ludwig Lewin yayımlamıştır. Oysa aynı bitki; Meksika ve Güneybatı Amerikan yerlilerinin ve ilkel kabilelerin çok eskilerden beri tanıdıkları ve kullandıkları bir maddedir. Mistik törenlerde, düşünceyi değiştirmek, farklı boyutları algılamak, doğa ötesi güçlerle ilişki kurmak ve gerçeği keşfetmek amacıyla kullanılmıştır. Meskalinin yapısı LSD ve psilocybin gibi maddelerden farklı olsa da; benzer etkiler ortaya çıkarttığından halüsinojen bir madde olarak kabul edilir. Etkisi LSD’ye benzer. Meskalin, Peyote kaktüsünün başlıca aktif maddesidir. Küçük tazemsi görünüşlü bir kaktüsdür. Küçük kaktüs başı, küçük kaktüs içkisi, kaktüs, doruklar, ay, yarım ay, kötü tohum, büyük şef gibi isimleri vardır.

Bir ananas büyüklüğü ve şeklinde bir bitki olan, Meksika meskal kaktüsünün halüsinojenik (hayal yaratıcı) etkileri vardır. Genellikle ‘düğmeler’ (Buttons) olarak adlandırılan iki dilim, tepe kısmından kesilir, doğranır ve kurutulur. Daha sonra, bu parçalar çiğnenir veya öğütülerek toz haline getirilir ve sonra da ya yutulmak üzere kapsüllere konur veya içilen bulanık kahverengimsi-gri renkte bir sıvı yapmak üzere kullanılır. Bunların kuvvetli, acı bir tadı vardır ve etkileri on veya fazla saat sürer.

Mescaline,  bu  düğmelerden  elde  edilen  aktif  maddedir.  Bu,  kapsüller  içersinde kristalize beyaz bir toz olarak veya ampulle içinde bir sıvı olarak satılabilir.
 

Genellikle ağız yoluyla çiğnenerek, ancak bazen enjeksiyon ile de kullanılır. Çay, kahve, süt, portakal suyu ve diğer içeceklerle alınabilir. Kristal toz, kapsüller veya sıvı olarak küçük ampuller halinde bulunur.

Etkileri
 

5 mg/kg meskalin, ışık ve renklerle ilgili şiddetli halüsinasyonlara neden olup farklı psişik etkiler yaratır. Alındıktan 30 dk. sonra etkileri ortaya çıkar ve 12 saat içinde de sonlanır. Güvenli ve rahat bir ortamda alınmadığında olumsuz etkiler yaratabilir. Alındıktan sonra görsel izlenimler yoğunlaşmaya başlar, renklerde keskinleşme, görsel halisünasyonlar, öfori, her şeye karşı ilgisizlik, normal şartlarda olağan gözüken şeylerin olağanüstü belirtilere sahip olması, derinlik, zaman ve yer algılarının ortadan kalkması, yönelim bozukluğu, vücut ısısı ve kan basıncında artma, uykusuzluk ve zayıflık görülür.
 

Meskalin kullanımı, algılanmakta olan her şeyin çarpıtılmasına, renklerin ve seslerin değişmesine, renklerin ses, seslerin de renk olarak algılanmasına neden olurlar. Meskalin LSD’den farklı olarak daha ziyade renklerle ilgili duyumlarda etki yapar. Kullanım esansında bilinç dışına itilmiş bir çok imaj ve bilgi ortaya çıkabilir. Sinestezi ve paresteziler görülebilir. Yan etkileri arasında panik atak, depresyon, paranoid hezeyanlar, göz bebeğinde büyüme, konfüzyon, intihar girişimleri vardır. Uzun vadede, kullanıcının hezeyan ve halüsinasyonlarına, depersonalizasyon ve derealizasyon eşlik ettiğinden psikozla karışan tablolar görülebilir.

Yoksunluk Belirtileri
 

Belli bir yoksunluk belirtisinden bahsedilmemiştir; ancak bağımlılık yapıcı etkileri yüksektir. Toleransı arttırır.

Entoksikasyon ve sonuçları

 

Yüksek doz alındığında depersonalizasyon, derealizasyon, anksiyete ve panik durumları görülür.
Devamını Oku

Krokodil Nedir

Krokodil, kullanıcısını tam anlamıyla içten dışa doğru yiyebilen bir uyuşturucudur. Bu, fakir adam eroini diye adlandırılan uyuşturucu, kodeinden üretilmiş olup, Rusya’nın varoş mahallelerinde yaşayan insanları harap etmektedir. Bunun nedeni hem oldukça ucuz olması hem de eczanelerde bulunan malzemelerle kolayca yapılabilmesidir.

Alkol ve Uyuşturucu Rehabilitasyon Merkezi Pheonix House’un genel müdürü Dr. Andrew Kolodny‘in Daily Beast’e verdiği röportajda Krokodil Kuzey Amerika’da, Rusya’da olduğu kadar yaygın değil, çünkü burada eroin ve ağrı kesiciler daha çok kullanılıyor” dedi.

Vice’ın belgesel ekibi Batı Avrupa’ya yavaş yavaş yayılmaya başlamış olan bu uyuşturucu için Sibirya’nın küçük bir kasabası olan Novokuznetsk‘e gitti. Belgeselin sunucusu, dünyada Rusya’daki gibi açık bir şekilde uyuşturucu sorunu olan bir ülke olmadığını belirtti. Belgeselin görüntülerinde şehir içindeki birkaç genci ve krokodilin yaygın olarak kullanıldığı varoş mahalleleri görünüyor. Bazı eroin bağımlıları bu toksik karışımdan uzak dursa da çoğunluğu, ucuz olduğu için krokodile yönelmiş durumda.

Genç bir bağımlı “Tabii ki eroin de kötü bir uyuşturucu fakat krokodil hepsinden daha korkutucudur” diyerek krokodilin ne denli tehlikeli bir uyuşturucu olduğunu vurguluyor.

Krokodil bileşimini oluşturan malzemelerin oldukça ucuz olması ve rahatlıkla bulunması bağımlıların tercih etme sebebi olsa da buna iyice bağımlı olanlar zamanla daha da kötüleşiyor.
Bu toksik karışım kodein, iyot, güçlü alkaliler, hidroklorik asit, kibritlerdeki kırmızı fosfor, tiner, endüstriyel temizlik yağı ve alkol gibi kolayca bulunabilen kimyasallardan oluşuyor. Rusya’da eroin gibi enjekte edilen bu karışıma, göz damlası ilave ederek etkisini daha da arttırılıyor. 

Ana akım medyasında dolaşmaya başlayan çürümüş etlerin ve açıkta kalmış kemiklerin fotoğrafları krokodil kullanan insanlara ait. Çünkü krokodil aşırı bağımlılığa neden olan bir uyuşturucu ve insanı içten dışa doğru yiyip bitiriyor. Özellikle enjekte edilen bölgede siyah, kabuklanmış ve sürüngenlerin pullu derisi gibi yaralar görülür. Zaten bu uyuşturucu, adını deride oluşan o pullu yaralardan alıyor. Krokodil bağımlıları derilerinin parça parça döküldüğünden bahsedip, hatta kemiklerinin dahi göründüklerini belirtiyor. Bağımlılar ise sadece 1-2 yıl içinde yavaş yavaş ve acıdan kıvranarak ölüyor.

Krokodil morfinden daha güçlü ve hızlı bir şekilde etkisi olduğu biliniyor. New York State Alkolizm ve Uyuşturucu Bağımlılığı Tedavi Merkezi’ne göre Rusya’da yaklaşık bir milyon insanın bu maddeye bağımlı. Rusya Federal Uyuşturucu Servisi’nin genel başkanına göre 2011’de 2009’a göre, 23 katı kadar krokodil ele geçirildi. 

Bir araştırmaya göre bağımlılılar, karışımı hazırlarken bir öncekinden daha dikkatsiz ve hızlı davranıyorlar. Çünkü tek istedikleri bir an önce uçmak. Yani ağrı kesici ve sakinleştirici etkisi olan bu uyuşturucu nedeniyle zombiye dönüşmeleri kendileri için önemli değil. Onlar için önemli olan tek bir şey var, bir vuruş daha yapmak.

Krokodil kullanmak ölüme gerçek bir davetiye çıkarmaktır. Hemen öldürmese de uzun süreli kullanım sonrası delirmeye başlanır; tiksindirici ve acı dolu birkaç yıl yaşadıktan sonra ölüm gelir.
Devamını Oku

Boru Otu Nedir

Boru otu (Atropa belladonna L.) Kuzey Anadolu dağlarının gölgeli orman açıklıklarında yetişmektedir. Patlıcangillerden olup kireçli topraklarda yetişen nahoş kokulu bir bitkidir. 100-150 cm yükseklikte, tüylü, otsu ve çok yıllık bir bitkidir. Çiçekleri boru şeklinde ve esmerimsi mor renklidir. Meyveleri kiraz gibi yuvarlak ve siyah renktedir.

Bitkinin bütün kısımları alkaloid içerir. Ancak en yüksek alkaloid içeriği olgun meyve ve yeşil yapraklarındadır. İçeriğinde bir çeşit zehirli olan “atropin” denen bir madde vardır Atropin tıpta çok değişik kullanım alanları vardır. Örneğin, göz dibinin muayenesinde, göz bebeğinin genişletilmesi için, ayrıca anesteziden önce üst solunum yollarında salgıların azaltılması için kullanılır.
 

Ayrıca mide, bağırsak, astım, kalp, sinir ve beyin hastalıklarının tevdisi için yapılan ilaçlarda kullanılmaktadır. Bu bitkinin “güzel avrat otu” diye anılmasını sebebi ise rivayete göre eski zamanlarda kadınların gözlerine bu bitkiden elde edilen alkaloitleri damlatarak gözbebeklerini büyütmeleri ve bu şekilde güzel gözlere sahip olmalarıdır.
 

Boru otunun ağrı kesici, spazm giderici, ter, süt ve mide ifrazını azaltıcı etkilere sahiptir. Bütün bir bitki olarak zehirlidir. İnsan için zehirliliği yüksektir. 10 kadar meyve veya 1 gr kuru yaprak, tehlikeli zehirlenmeler yapar.
 

Bitki alındıktan 15-30 dk sonra boğazda kuruluk, susuzluk hissi, göz bebeği genişlemesi, görme bulanıklığı, baş ağrısı, baş dönmesi, sayıklama, taşkınlık ve hiddet görülür.

Kullanım Şekli
 

Tencereye konulup limon veya elma ile 1 saat kadar kaynatılıp suyu içilir veya sigara şeklinde sarılarak kullanılır.

Zararları
 

Boru otunun içerdiği alkaloidler (L-atropine, DL-hyoscyamine ve hyoscine) sebebiyle zehirlenmelere yol açabilmektedir. Bu zehirlenmelerin temel belirtileri hem halüsinasyon ve delüzyon hem de yüksek ateş, taşikardi ve antikolinerjik etkilerdir. Yüksek dozda ise koma hali görülmektedir.
Devamını Oku

Roj(Roche) Hap Nedir

Rohypnol, Flunitrazepam’nin ticari ismi olup, bu marka adı altında satılan ve genellikle “roj” olarak bilinen benzodiazepin grubu ilaçlara aittir. Benzodiazepinler, bağımlılık yapabilen ve bu nedenle yeşil reçeteyle satılan ilaçlar olup Rohypnol’un yanısıra Xanax, Rivatril, Ativan ve Nervium gibi ilaçlar da bu sınıfta yer almaktadır.
 


Rohypnol Türkiye’de satışı yasak olan bir ilaçtır ve Amerika’da da medikal amaçlar için kullanımı hiçbir zaman onaylanmamıştır. Ama 50’nin üzerindeki ülkede yasal olarak kullanılmaktadır. Özellikle Meksika, Kolombiya, ve Avrupa’da uykusuzluğun  tedavisi  ve  pre-anestetik  olarak  geniş  çaplarda  kullanılmaktadır.
 

Örneğin İngiltere’de uyku bozuklukları, anksiyete ve gerginlik için en yaygın olarak kullanılan ilaçtır.
 

Sokak isimleri arasında “Roş”, kırmızı bomba, kaburga kemiği (rib), rope (ip), Roş2, Meksika Valium sayılabilir.
 

Tablet halinde, renksiz, kokusuz ve tatsız olurlar.Rohypnol, hap şeklinde 1-2 mg dozda olur. Genellikle ağız yoluyla alınan Roş, ezilip eroin ile karıştırılarak damardan alınabilir. Sıvı içinde çözümlenebilir. Tabletlerin ezilip tozunun burundan çekilmesi yoluyla da kullanılabilinir. Tipik olarak bira ve diğer maddelerle (eroin, esrar, kokain) beraber kullanılır. Sarhoşluk hissini kuvvetlendirmek için birayla alınması gençler tarafından sıkça uygulanan bir yöntemdir.
 

Sakinleştirdikleri için ya da yukarıda da bahsedildiği gibi ecstasy, kokain, eroin kullanıcıları tarafından, kullandıkları maddenin etkisini değiştirmek veya onları bulamadığı zaman yerlerine kullanmak suretiyle alınırlar. Özellikle eroin bağımlıları daha az eroinle aynı etkiyi sağlayabilmek için rohypnol (Roş) kullanırlar.

Etkileri
 

Merkezi sinir sistemi depresanı (yavaşlatıcısı) olan Rohypnol, alındıktan 15-20 dk. sonra etkisini gösterir ve yaklaşık 6 saat kadar etkisi sürer. Arta kalan bazı etkileri 12 saat içinde sonlanır. Vücut çabuk tolerans geliştirir ve rohypnol sadece 2 hafta geçtikten sonra uyku için, 4 ay sonra ise anksiyeteyi yatıştırmak için yararsız hale gelir.
 

Bağımlılık halinin 10 hafta ve daha uzun süre devamlı ve yüksek dozlarda kullanım sonucu oluştuğu ve bağımlılık derecesinin kullanım süresi ile arttığı ileri sürülmüştür. Alkol ile karıştırıldığında kişi kendinden geçebilir, bilincini kaybeder; bazen kişiyi irrasyonel ve  agresif bir duygu  durumuna da  sokabilir.  Bu nedenle karıştırılması, yaralanma veya ölümle sonuçlanabilmektedir. Alındıktan sonra sedasyonu (rahatlamayı), kasların gevşemesini, anksiyetenin ve kasılmaların azalmasını sağlar. Ancak uyuşukluk, baş dönmesi, sersemlik, hareketlerde kontrol kaybı, koordinasyon yokluğu, geveleyerek konuşma, konfüzyon ve mide bozuklukları gibi ters yan etkiler de görülebilir. En önemli etkilerinden biri kısmi hafıza kaybına yol açmasıdır.

Bireyler maddenin etkisi altında iken yaşadıkları belli olayları hatırlayamamaktadır. Bu tehlikeli bir etkidir, çünkü bu durumdan yararlanılmakta ve cinsel taciz, tecavüz olayları meydana gelebilmektedir. Tacize uğrayan kişi saldırıyı, saldırıyı gerçekleştireni, meydan geldiği yeri, tam olarak hatırlayamaz. Bu nedenle rohypnol “date rape” olarak da adlandırılmaktadır.

Yoksunluk Belirtileri
 

Yoksunluk belirtileri alkolün yoksunluğuyla hemen hemen aynıdır. Deliryuma az rastlanır. Son kullanımdan 3-5 gün sonra yoksunluk belirtileri en yüksek noktasına ulaşır ve aşırı anksiyete, kas ve baş ağrıları, halüsinasyonlar ve nöbetler içerir. Görme ve mide-barsak sisteminde bozulma, gerginlik, sinirlilik, titreme, bulantı, idrarın tutulması, uykusuzluk, taşikardi, kan basıncında yükselme, epileptik nöbet olabilir. Sözü ağzında gevelercesine konuşma, sendeleyerek yürüme, ve koordinasyon bozukluğu görülür. Ani nöbetler 1 ya da daha sonraki haftalar içinde meydana gelebilir. Aniden kullanımı durduranlar ağır anksiyete ve panik ve/veya nöbet bile yaşayabilirler.

Zehirlenme ve sonuçları
 

Yüksek dozda alındığında fazla uyuma, nistagmus, dizartri, ataksi, solunum yavaşlaması, koma ve ölüm meydana gelebilir. Kognitif ve psikomotor fonksiyonları etkiler (reaksiyon zamanı ve araba sürme becerileri vb). Eğer bu ilaçların kullanımı sırasında kullanıcı alkol de alırsa bu kişilerde dikkat, hafıza ve psikomotor koordinasyon bozuklukları ortaya çıkar ve günlük hayatlarındaki bazı faaliyetleri zarara uğrar, depresyon görülebilir. Tüm sedatif-hipnotiklerin kesilmesinde diazepam kullanılır.
Devamını Oku

Sihirli Mantar Nedir

Sihirli mantarlar, içerisinde psilosibin(psylocybin), psilosin(psilocyn) ve musimol (muscimol) gibi psikedelik (psychedelic-uyarıcı) özelliği olan maddeleri barındıran mantar türleridir. Sihirli mantarlarda ana psikoaktif madde psilosibindir. Görünüşlerinden dolayı, Yunanca’da “kel kafa” anlamına gelen “psilos” ve “kube” kelimerinden oluşan “Psilocybin” ismini almışlardır. Psikedelik özellik gösteren madde ise ilk olarak 1959’da, LSD üstüne araştırmalar yapan Humprey Osmand tarafından bulunmuştur. Humprey, bu maddeyi “ruhu  ortaya çıkaran” ve  “bilinci değişik bir şekilde aktive eden” bir madde olarak tanımlamıştır. 

Bu mantar çeşitleri, LSD gibi halusinojenik etki özelliklerine sahiptir. Yani bu mantarlar vücuda alındıklarında bilincin değişmesine, his ve düşünce boyutunun daha geniş bir boyuta ulaşmasına neden olurlar. Kimyasal olarak, psikedelik maddeler beynin fonksiyonlarını etkileyerek; algı, his, hafıza, ve bilinçaltı gibi beyin süreçlerinin bilince yerleşmesine ve bu süreçlerin engellenmeyerek gerçek hayattaymış gibi yaşanmasına (halüsinasyonlara) sebep olurlar. Başka bir deyişle, beyin normalde ulaşamadığı bilgi, algı, sezgi ve hislerden haberdar olmaya başlar. Sihirli mantarlar “shrooms” olarak da bilinirler.
 

Psikedelik, psilosin ve psilosibin içeren çok fazla mantar türü olduğu tahmin edilmektedir. Neredeyse tüm dünyada yetişen bu mantarların, bazı ülkelerde yetiştirilmesi ve bulundurulması serbest olduğu gibi, birçok ülkede kısıtlamalar vardır.

Sihirli Mantar Türleri
 

Psikedelik mantar çeşitleri 2 grup şeklinde incelenmektedir. Birinci grupta psilosibin ve psilosin içeren mantarlar, ikinci grupta ise musimol içeren mantarlar vardır. Psilosibin içeren mantarların beyindeki işlevi seratonine benzer ve güçlü bir mod (mood) ve bilinç düzenleyicisidir. Musimol içeren mantarlar ise psilosibin içeren mantarlara göre aşırı oranda zehir içerir ve kullananlarda kalıcı hasarlar meydana getirebilir. Yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, dünyada yaklaşık 190 çeşit psilosibin ve psilosin içeren mantar türü vardır. Psilosibin içeren mantar çeşitlerinin en çok bilinenleri şöyledir:
 

Panaeolus cyanescens, Panaeolus subbalteatus, Panaeolus tropicalis, Psilocybe azurescens, Psilocybe baeocystis, Psilocybe bohemica, Psilocybe cubensis, Psilocybe cyanescen, Psilocybe mexicana, Psilocybe semilanceata, Psilocybe subaeruginosa, Psilocybe tampanensis. Renkleri açık ve koyukahve renginde olup taze, kuru ve toz halinde satılırlar; koku ve tatları çok kötüdür. Musimol içeren mantarlardan ise en bilineni “Amanita Muscaria”dır. Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalara göre, bu mantar çeşidi bilinen mantar çeşitleri arasında en ölümcül olanıdır. Bu zehirli mantarlar hakkında değişik deneyler yapılmış; Amanita Muscaria’nın verildiği hayvanlarda ölüm oranı bir hayli yüksek çıkmıştır. Bu mantar türünün ise rengi kırmızı olup üzerinde beyaz benekler bulunmaktadır. Özgürlük mantarı adı  verilen  tipi İngiltere’de  en  fazla  bulunanıdır ve  psilosibin isimli aktif maddeyi içerir.

Kullanım yolu
 

Mantarlar kurutularak ya da çiğ olarak tüketilmektedir. Büyülü/sihirli mantar (magic mushroom), hem  çiğ olarak besinlerle karşılaştırılarak yenebilir hem de sıvılaştırılarak yutulabilir. Büyülü mantarın birkaç değişik tipi vardır.
 

Eğer bu madde ağızda bekletilip çiğnenirse 10 ile 40 dakika arasında, boş mideye çiğnenmeden yutularak tüketilirse 20 dakika ile 1  saat arasında etkisini göstermeye başlar. Bu etki 4 ile 6 saat arasında sürebilir. Kullanıcıların yaklaşık dozajları şu şekildedir:

* Başlangıç dozu: 0,25 gr.
* Hafif doz: 0,25-1 gr.
* Orta doz: 1-2,5 gr.
* Ağır doz: 2,5-5 gr.
* Çok ağır doz: 5 gr. ve fazlası



Etkileri
 

Psilosibin doğada bulunan ilk fosforlu indol bileşiğidir. Kimyasal yapısı beyin tarafından salgılanan serotonin maddesine çok benzer. Psilosibin vücutta psilosine dönüşür ve merkezi sinir sistemi üzerine etki eder. Halüsinojen etki yapan psilosibinin dozu kişiye göre 5-50 mg arasında değişir. Bugüne kadar kullanıldığı kaydedilen en yüksek doz 120 mg’dır. Kurutulmuş Psilocybe mexicana mantarı % 0,2-0,4 psilosibin içerir.

Halüsinojen etkiyi elde etmek için 2-4 gr kuru mantar yemek yeterlidir. Mantarı yedikten sonra 30-60 dakika içinde etkisi görülmeye başlar. İlk belirtiler gözün odak yapmakta güçlük çekmesidir. Daha sonra renkli hayaller, parlak renkler görülmeye başlanır, zaman kavramı yok olur, birkaç dakika saatler gibi gelir. Bu sırada kişi konuşabilir ve gördüğü hayalleri anlatabilir. Bu etkiler 2-4 saat sürer. Psilosibinin, insanlar ve hayvanlar üzerindeki etkileri ayrıntılı olarak araştırılmış ve LSD’nin etkilerine çok benzediği saptanmıştır. Tüm maddelerde olduğu gibi meydana çıkan etkiler, kullanılan dozun miktarına, kullanıcının kişilik yapısına ve ilacın  alındığı ortama göre değişiklik gösterir. Genellikle 20-30 mantarlık bir doz güçlü bir “trip” meydana getirir. Büyülü mantarlar, düşük dozlarda cannabisinkinden (esrar) farklı olmayan bir relaksasyon hissi oluşturur. Daha yüksek dozlarda ise deneyimin, LSD’deki etkiye daha benzer bir durum yarattığı düşünülmektedir.
 

Kullanıcılar, renklerin daha canlı ve yoğun hale geldiği, halüsinasyondan oluşan bir deneyim yaşarlar. Büyülü mantarın “trip”i yaklaşık 4 saat gibi, LSD’nin süresine göre daha kısa bir süredir. Sihirli mantarlar özellikle 60’lı yıllardan sonra yaygın olarak  kullanılmaya  başlanmıştır.  Gerçeklikten  uzaklaşma,  gerçekte  var  olan duyguları görmezden gelme etkisi yaratan mantarlar, bireyin duygularında ani gel- gitlere yol açar. Bir an dünyanın en gözü kara insanıyken, göz açıp kapayana kadar varolan her şeyden korkmaya başlayabilirler.
 

Sihirli mantarların etki gösterme nedeni bu maddelerin beynin sinir sistemindeki bazı işlevlerini aksatması sonucudur. Bu maddeler kişinin normal hayatını kolaylaştırmasını, beynin bilinçaltının dengelenmesini sağlayan filtreleri devre dışı bırakır ve kişiyi alışık olmadığı geniş halüsinasyonlar dünyasına götürür. Bu mantarlar alındıklarında nasıl etki edecekleri büyük ölçüde kişinin o anki ruh hali ve beklentilerine bağlıdır. Güvenli ve rahat ortamda alındıkları zaman güzel hayaller yaratırken, tersi durumlarda oldukça olumsuz tablolar oluşturabilir. Örneğin kişi maddeyi kullanmadan önce kendini iyi hissediyorsa madde kişide şöyle etkiler gösterebilir:

* Genel ruh hali değişimi ve öfori başlar.
* Gülme hissi, baş dönmesi oluşur.
* Yaratıcı, felsefik ve derin düşünme meydana gelir.
* Merak duygusunda artış olur.
* İştah artışı olur.

Eğer kişi maddeyi kullanmadan önce herhangi bir moda yakın değilse yani nötr
bir ruh haline sahipse:


* Duygusal açıdan hassaslık yüksektir.
* Bilinç değişimi olur.
* Zaman kavramında değişiklik (zamanın çok yavaş geçmesi) hissedilir.
* Işığa karşı duyarlılık artar.
* Gözbebekleri genişler, uyku hali oluşur.
* Hatıralar gerçek hayatta yaşanıyor hale gelir. 



Eğer kişi maddeyi almadan önce kendini kötü hissediyorsa:

* Yoğun korku duygusu oluşur.
* Şiddetli baş ağrısı oluşur.
* Yoğun mide bulantısı, midede rahatsızlık meydana gelir.
* Baş dönmesi, sersemlik, bayılma hali oluşur.
* Endişe duygusu yoğundur,kafa karışıklıklığı hissedilir.
* Dikkat gerektiren işlerde başarasızlık olabilir.
 

Bununla birlikte maddenin etkileri, kişinin aldığı dozaja göre de değişir. Örneğin; madde başlangıç dozajında alınmışsa (0,25 gr. ile 0,75 gr arası):
* Üşüme hissi, sinirlilik hali oluşur.
* Hafif mide bulantısı olabilir.
* Göz bebeklerinde hafif büyüme, ışığa karşı hafif duyarlılık oluşabilir.
* Baş dönmesi ve hassaslık artar.
 

Eğer madde orta dozda alınmışsa (0,75 gr. ile 2,5 gr. arası) :

* Üşüme ve titreme yoğundur.
* Ağır mide bulantısı ve midede rahatsızlık oluşur.
* Işığa karşı duyarlılık çok fazladır. Yıldız ve gökkuşağı şeklinde ışık kümeleri
görülür
* Odaklanma ya çok fazladır ya da hiç yoktur. Özellikle geçmiş olaylara ve hatıralara odaklanma çok fazladır.
* Endişe, neşe, merak, üzüntü, dinsel inanç gibi duygular üst seviyededir.
* Görsel yetiler geniştir. Kişi çevresini farklı şekilde algılar, eş zamanlı birçok detayın farkına varılabilir.

Ağır dozda alınan maddelerde (2,5 gr. ile 10 gr. arası) :


* Orta  dozdaki  etkilerin  hepsini  göstermekle  birlikte,  bu  etkilerin  en  üst
seviyelerde oluşmasına neden olur.
* Mide bulantısı, kusma meydana gelebilir.
* Yüksek korkuyla birlikte, kişinin kendisine “Ben ne yapıyorum?”, “Yaşamımda neyi değiştirmeliyim ya da nereye gidiyorum?” gibi sorular sormasına neden olarak endişe hissini artırır.
* Zaman algısında değişiklik oluşur, zamanın çok yavaş ilerlediği hissedilir.
* Kişi çevresiyle konuşabilir, gördüğü hayalleri anlatabilir.
* Vücut ısısı yükselir, kan basıncı yükselir ve kalp atışları hızlanabilir.

İstenmeyen etkiler
 

Sihirli mantar kullanımında uzun süreli etkiler oluşabilir. Bunlardan en önemlisi “flashback” deneyimidir. Flashback deneyiminde kişi, yaşam deneyimlerinden belli kısımları yeniden yaşayabilir ve bu durum beklenmedik bir şekilde, aniden ve kendiliğinden gerçekleşebilir. Tipik olarak bir kaç dakika hatta daha kısa bir süre içinde sonlanır ve genellikle, şekilsiz renklerden korkutucu halüsinasyonlara kadar uzanan bir çeşitlilik içerir.
 

Flasback haricinde sihirli mantarın diğer bir etkisi ise kişiyi kötü şeylere sürüklemesidir. Sihirli mantar kullanıcıları yaşadıkları bu halüsinasyon deneyimine “trip” adını verirler. Eğer kişi bu mantarları kullanmadan hemen önce kendini kötü hissediyorsa ya da maddenin dozajı çok yüksekse bu durum kişiyi “bad trip” lere sürükleyebilir. Bu durum halüsinasyonların çok ileri düzeye vardığı, sanrıların geliştiği ve tam bir psikotik tablonun gözüktüğü  durumdur. Bu  esnada kişi korkutucu  ve dehşet verici duygular, istemsiz sarsıntılar yaşarlar, düşünce ve duygularda kontrol kaybı , delirme ve ölüm korkusu hissederler.
 

Kronik kullanım durdurulduğunda ya da azaltıldığında fiziksel yoksunluk belirtisi dediğimiz davranışların gözüktüğüne dair kanıt yoktur; ancak psikolojik bağımlılığı güçlüdür. Toleransı arttırır, kullanıcı daha önce yaşadığı seviyedeki etkiyi elde etmek için düzenli bir şekilde maddenin dozunu arttırır. 

Sihirli mantar kullanımında dikkat edilmesi gereken hususlar
 

Sihirli mantar kullanımının kötü etkilerinden kaçınabilmek ya da beklenmeyen durumlar yaşamamak için, maddenin tek başına değil de güvenilir, daha önce bu deneyimi yaşamış kişilerle birlikte alınması gerekir. Ayrıca bir mantar çeşidi olarak bilindiği için bu mantarların toplanması esnasında deneyimli kişilerle birlikte çalışılması gerekir aksi takdirde zehirli mantarlar ölümlere neden olabilir.  Sihirli mantar çeşitlerinden sadece psilosibin madde içeren mantarlar kullanılabilir; özellikle musimol madde içeren Amanita Muscaria isimli mantardan özellikle kaçınılmalıdır çünkü bu mantar yüksek oranda zehir içermektedir.Bu maddelerin bazı durumlarda kesinlikle kullanılmaması gerekmektedir:

* Kullanıp kullanmama konusunda tereddüt yaşanılıyorsa,
* O esnada başka bir madde kullanılıyorsa (örneğin alkol)
* Zihinsel rahatsızlıklar varsa,
* Depresiflik varsa,
* Paranoyak davranışlara yatkınlık varsa,
* Hamileysek,
* O esnada yanlız isek,
* O esnada reçeteli ilaç kullanılıyorsa,
* Araç kullanılıyorsa,
* Parti esnasında,
* Gelecek  24  saat  içinde  çok  önemli  bir  işimiz,  okul  vs.  varsa  kesinlikle kullanılmamalıdır.
 

Bununla birlikte, sihirli mantarların en olumsuz etkilerinden biri olan “bad trip” deneyimi yaşanıldığında bu durumdan kurtulmak için;

* Bulunulan ortam değiştirilmelidir,
* O esnada çalan müzik değiştirilmeli, daha tanıdık şeyler dinlenmelidir,
* Güven duyulan bir arkadaşla konuşulmalıdır
* Bu duruma karşı direnç göstermeye çalışıldığı için vücut fonksiyonları dengesizlik gösterebilir. O yüzden nefes almaya yoğunlaşıp, nefes alış-veriş dengelenmeye çalışılmalıdır
* Bu durumun yaratabileceği ölüm duygusu düşünülmemeye çalışılmalıdır.
* Aşırı dozdan kurtulmak için su içmek gerekir.
Devamını Oku

LCD Nedir

(Lysergic acid diethylamid)
 

LSD’nin halüsinojen olarak sınıflandırılmasının nedeni, kişinin gerçek algılarında bozulma yaratarak, gerçek gibi gözüken ama gerçekte olmayan imajları görmesine, sesleri duymasına ve dokunsal duyumlar algılamasına yola açmasıdır. LSD’ nin en az miktardaki kullanımından bile beyindeki serotonerjik sistemin etkilediği  genel olarak kabul edilmiştir. Serotonin adı verilen maddenin artışına yol açmaktadır.


Sokak isimleri arasında asit, likit, küpler, sarı güneş ışıkları, eski küpler, seyahat “trip”, incimsi kapılar, cennet mavisi, kraliyet mavisi, düğün zilleri, şef, şahin, şeker topağı, Japon Budizmi gibi değişik isimleri vardır.
 

Beyaz, tatsız, kokusuz olan LSD toz halinde veya sıvı formunun çeşitli maddelere emdirilmiş haliyle de bulunabilir. Ancak LSD, işleniş şeklindeki ve içindeki zararlı bileşenlerin varlığındaki değişikliklere bağlı olarak en saf hali olan saydam ve beyaz formundan, kahve hatta siyaha varan renklerde bulunabilmektedir. Ağızdan yutarak veya dilin altına konulup emilerek kullanılır. Küçük miktarlarda, küçük kare şeklindeki kurutma kağıdına emdirildikten sonra dil üzerinde eritilerek alınabilir. Bu küçük kare  şeklindeki kağıtların  üzerinde  çoğu  kez renkli soyut  desenler ya  da Pembe Panter, Micky Mouse gibi çizgi roman kahramanlarının resimleri bulunur.
 

Ülkemizde yaygın olarak kullanılan bir madde değildir. Bulunması oldukça zordur. LSD’nin beyinde serotonerjik sistemi etkilediği genel olarak kabul edilmiştir. Serotonin adı verilen maddenin artışına yolaçar. LSD ve benzerlerine tolerans hızla gelişir. Üç dört  gün  sürekli kullanımı takiben  tolerans üst  düzeye  varır. Fiziksel bağımlılık yapmaz. Yoksunluk belirtileri yoktur.

Etkileri
 

LSD’nin etkisi bir saat içinde başlar, 2-4 saat içinde en üst düzeye varır, 8-12 saat içinde sonlanır. Fiziksel olarak titreme, yüksek tansiyon, beden ısısında artma, terleme ve görme bulanıklığına yolaçar.
 

Halüsinojen maddelerin kişiyi nasıl etkileyeceği, kullanan kişinin o andaki ruh haline ve destekleyici olup olmadıklarına bağlıdır. Etkileri zevk ve güzel şey hayal etmekten kabuslara kadar değişir. Algı bozukluğu gelişir. Algılar keskinleşir, çarpıklaşır. Kişinin kendisini algılaması farklılaşır. Çevre yabancılaşır. Bazı nesneler farklı olarak algılanabilir.

Renkler ve biçimler daha zengin gözükür, köşeler keskinleşir, müzik daha içten duyumsanır, koku ve tat alma duyusu artar. Halüsinasyonlar genellikle görsel olmakla birlikte, işitsel ve dokunma ile ilgili halüsinasyonlara rastlanılabilir. Kendilik algısı değişir, ruhu bedenden ayırır, egoyu dağıtır.
 

Bu maddelerin kullanımı ile uygunsuz davranışlar ve psikolojik değişiklikler gelişebilir. Kişi büyük bir sıkıntı yaşayabilir, kuşkucu düşünme, muhakeme bozukluğu oluşabilir. Kullanan kişi aklını kaybetme, delirme korkusunun hakim olduğu bir panik yaşar. Bu durum oldukça tehlikelidir. Böyle bir durumda kişiye güvence vermek, bunun maddeden kaynaklandığını, bir süre kendiliğinden geçeceğini belirtmek yararlı olur.
 

LSD’nin etkilerini tahmin etmek güçtür, etkileri bireye özgüdür. Çünkü etkiler alınan miktara, kullanıcının kişiliğine, kullanıcının o an içinde bulunduğu ruhsal durumuna ve ilacın alındığı çevreye bağlıdır. 20-25 miligram LSD, kişinin kendinden geçmesi için yeterlidir. Eğer bu miktar daha fazla olursa insanı çıldırtabilir. Alındıktan 30 ile 60 dakika sonra etkilemeye başlar ve 8 ile 12 saat kadar bu etkileri sürer. Ancak halsizlik, yorgunluk 24 saat kadar sürebilir, ayrıca kalıcı başka birtakım etkileri daha vardır. Fizyolojik olarak ilk görülen etki, göz bebeklerindeki genişlemedir. Kan basıncında artış, titreme, ağızda kuruluk, mide-bağırsak faaliyetlerinde artış, iştah azalması, uykusuzluk ve kontrol edilemeyen gülmeler görülür.
 

LSD kullanıcıları deneyimlerini “trip” olarak adlandırırlar. Halüsinojen madde etkisi altında iken yaşantılanan duruma “trip” adı verilir. Trip sözcüğü ilk kez bu maddeler ile birlikte kullanılmıştır. Daha sonra diğer uyuşturucu maddelerin yol açtığı etkilerin yaşandığı durumlarda trip olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Trip esnasında kişi kendini hoş hisseder, etrafta zıplamak ya da kahkahalarla gülmek ister, düşündüğü şeyleri görüyor gibi algılayabilir, bildik eşyalar hatta insanlar bile tanımadık ve tuhaf gelmeye başlayabilir. Zihinsel olarak uyarılır ki bu da kavramanın arttığı duygusunu geliştirir. Fizyolojik belirtilerden çok algılar ve duygular hızlı bir şekilde değişir.
 

Kullanıcı aynı anda birkaç farklı duyguyu hissedebilir veya birinden diğerine hızlıca geçebilir. İnsanların algılarında değişiklikler yaratır; uzaklık, derinlik, zaman, mekan, ses ve renk algılarını karıştırır. Örn; LSD etkisinde gözlerini kapayan birisi çizgi film görmeye başlayabilir, ama gözlerini açtığında yine kendini bu çizgi filmin devamında veya içinde  bulabilir, dış dünyada  algıladıklarını bu  çizgi filmin parçasıymış gibi algılayabilir. Beden imajında, algısında farklılaşma yaşar; bazen kendi vücudu ile dış dünyanın sınırları kaybolur. İşitme ve görme algılarının birbirine karışma durumu olan sinestezi görülebilir. Görsel halüsinasyonlar  genellikle geometrik şekiller halindedir; sesler duyulabilir. Güçlü bir mistik halüsinasyon yaratabileceğinden kullanıcı böyle durumlarda telkine daha açık olur; ve yeterli ön hazırlıkla insanları istenilen amaçlar doğrultusunda kullanmak mümkündür.
 

Kimi zaman halüsinasyonlar çok ileri düzeye varır. Hezeyanlar (sanrı) gelişir. Tam bir psikotik tablo yerleşir. Buna “bad trip” adı verilir. Halüsinojen madde kullanıldıktan ve etkisi geçtikten sonra, bazı etkiler tekrar yaşantılanır. Buna da “flashback” adı verilir. Halüsinojen kullananların %15 ile 80’inde bu tablo ortaya çıkabilir. Flashback sırasında geometrik halüsinasyonlar, renk parıltıları, renklerin belirginleşmesi, hareket eden nesnelerin görüntülerinin izlerinin olması, nesne çevresinde ışık haleleri, nesneleri küçük ya da büyük görme olabilir.
 

Flashback belirtilerinin ortaya çıkmasını ruhsal stres yaratıcı etkenler, monoton biçimde araba kullanma gibi uyaran yoksunluğu ya da başka maddelerin kullanımı yolaçabilir. Bunlar birkaç dakika içinde sonlanır. Kimi zaman daha uzun sürebilir. “Flashback” olayı, LSD kullandıktan birkaç gün sonra olabileceği gibi bir yıldan da daha uzun bir süre sonra ortaya çıkabilir, yani kişi tekrar madde kullanmasa da flashback yaşayabilir. Tipik olarak bir kaç dakika hatta daha da kısa bir süre içinde sonlanır ve genellikle, şekilsiz renklerden korkutucu halüsinasyonlara kadar uzanan bir çeşitlilik içerir. Özellikle kronik olarak kullananlarda, kişilik problemleri olanlarda, ama bununla birlikte ara sıra LSD kullananlarda da flashback gözlemlenebilir.
 

Kısaca LSD’nin kullanım sırasındaki etkilerini özetlersek: Algılanan uyaranlar daha şiddetli hissedilir (Rengin daha parlak algılanması gibi). Uyaranın kaynağını tespit etmek zorlaşır(Vücuda dokunan el kendisinin mi yoksa başkasının mı?) Geçmiş ile şimdiki duyumlar birbirine karışır. Kas koordinasyonunda yavaşlama, ağrı algısında azalma olur. Mantıklı düşünme bozulur (örn; kullanıcıların bazılarında görülen uçma girişimleri) Halüsinasyonlara neden olur. Emosyonlarda dengesizlikler yaşanır, duygu durumu sık sık değişir, huzursuzluk ve tahammülsüzlük ortaya çıkar. Bastırılmış anılar yeniden yaşanıyormuş gibi gerçekleşebilir. Duyumlar birbirine karışır (örn, müzik görülür, renk duyulur ya da hissedilir).

İstenmeyen etkiler
 

En önemli yan etkilerinden biri, halüsinojen madde kullanımını takiben ortaya çıkan psikotik tablonun uzamasıdır. Bu tablonun daha önce ruhsal bir bozukluğu olan kişilerde ortaya çıktığı bildirilmiştir. bu nedenle daha önce ruhsal bir bozukluğu olan kişilerin bu maddeyi kullanması oldukça tehlikelidir. Bu maddelerin kullanımı ölüme neden olabilir. Ölüm daha çok yüksek tansiyon ya da beden ısısının artışından kaynaklanmaktadır. Yargılama yetisinin bozulmasına bağlı olarak da ölüm olabilir. Buna örnek olarak trafik kazası ya da kişinin uçmak amacı ile tehlikeli aktivasyonlara girişmesi verilebilir.

Zehirlenme
 

Yüksek dozlarda kullanıcıda hissizlik, kaslarda güçsüzlük ve titreme görülür. Motor becerileri ve koordinasyon bozulmuştur. Bazen nöbetler ve bulantı da yaşayabilirler. Yüksek dozdan dolayı ölüm rapor edilmemiştir. Ancak entoksikasyon sırasında ya da onu takiben intiharlar meydana gelmiştir. Mantıklı düşünme ortadan kalktığı için meydana gelen tehlikeli davranışlar ve şiddet, kaza sonucu ölümlere, cinayete ve kendini yaralamalara, sakatlanmalara varan olaylara neden olabilmektedir.
Devamını Oku